03
EKİ 2012
Madde ötesi varlıklar
denildiğinde her şeyden önce akla, oldukça ilginç olan ve tanımı en zor olan
“boyutlar” konusu gelmektedir.
“Boyut, bir yöne uzanımdır.”
Tek boyut uzunluk, iki boyut alan, üç boyut hacimdir.(Fiziki cihetle) tik
bakışta boyutların madde oldukları sanılır. Zira boyut denilen en, boy,
yükseklik veya derinlik kavramlarıbirer geometrik koordinat ifade ettiğinden,
birlikte şuurda uyandırdıkları mekan kavramı (uzunluk, alan ve hacim olarak)
dolayısıyla madde ile bir tutulmaktadır.
Oysa mekân ve zaman boyutları uzayda
mücerred varlıklardır. Madde ise mekân ve zaman boyutları üzerinde taht kurmuş
müşahhas bir varlıktır. Ancak zaman boyutu (Mekan boyutlarına göre)
değişkendir. Bu değişkenlik, bizi ilk maddesel düşünce noktasından her an çekip
almakta olduğundan, boyutlar meselesinin pek de kolay kavranabilecek bir şey
olmadığı anlaşılır. Esasen maddenin üç boyutu’da dâhil olmak üzere uzayda
sayısız boyutlar, yüzeyler (manyetik alanlar) ve tüneller (karadelikler)
vardır. Ki bunlar (Modern fiziğe göre) kâinatın iskeleti, tüm mahlûkatın
tutunduğu kolonlardır. Uzaydaki irili ufaklı çeşitli madde (görünen kütleli
varlıklar) ve madde ötesi (görünmeyen kütlesiz varlıklar) mahlûkatın farklı
boyutlarda mekân tutmuş olması, onların sabit olmalarına mani bir hal
değildir. Bu sebeple âlemlerdi ve varlıklarda değişme olmamakta, ancak bu
varlıklarla ilgili zamanın akışında (zaman boyutunda) değişiklik olmaktadır.
Ki bu akış, her âlem ve varlık için farklı (küçülmekte, büyümekte) tezahür
etmektedir.
PARALEL EVREN (Şekil 1)
PARALEL EVREN (ÂLEM)
Matematik olarak evreni “İki
yönlü mekân ve tek yönlü (Geçmişten geleceğe giden) zaman çizgisi olarak
gösteririz. Bu ikisi birbirine diktir. Işık hızı da bunu köşegenlerinden keser
ve 45′lik açı oluşturur. Işık hızını aşamadığımız sürece, mekân çizgisinin iki
yanında hep saklı duran başka yer (Paralel evren) kavramını anlayamayız.
Taramalı bölge dışında olanları kavramamız için ışıktan hızlı gitmemiz
gerekiyor. Bu bize yasaklanmış, fakat ağırlığı sıfırdan küçük olan bilinç
boyutuna (Beşinci boyut, ruh, melek vb.) mümkündür. Dolayısıyla şekil(2)de
gösterilen iç-içe dikgen olarak yaşadığımız başka evrenlerden haberimiz
olmaz. Ama ışıktan hızlı, düşünce ile “BAŞKA YERDE” olabiliriz.
İçinde yaşadığımız âlemde, varlıklar arasında yegane değişmez sabit hıza sahip
ışığın saniyede 300 bin km. süratle her tarafa yayıldığı gerçeği, ilmin
keşfettiği en önemli olay olarak kabul edilmesi gerekir. Ki zamanın dördüncü
bir boyut olduğu bu keşif sayesinde ortaya konulmuştur. Ve bugün, ışık hızının
ölçümü, zaman birimlerinin kullanılmasıyla mümkün olabilmektedir. Bu sebeple
ilim adamları “ışık hızı” nı zamanın ters yönde akma hızı olarak kabul
etmişlerdir. Nasıl ki ses duvarı var’sa, aynı şekilde bir ışık veya zaman
duvarı’da vardır. Ve hız zamanla ters orantılıdır. Cisimler hızlandıkça zaman
akışında kısalma olmakta ışık hızının aşılması halinde zaman durmaktadır. Ki
zaman ötesi olan bu âlemdeki kanunlar bildiğimiz fizik kanunlarından farklıdır.
Zaman akışındaki kısalma bir bakıma ömrün uzaması anlamına gelmektedir. Bir
misal vermek gerekirse; ışık hızına çok yakın bir hızda uzaya açıldığımızda zaman
akışı kısaldığından aynı yaşta olduğumuz dünyadaki arkadaşımıza nazaran bizim
bir yıllık yaşlanmamıza karşılık, o arkadaşımızda 14 yıllık bir yaşlanma
görülür. Biz 21 yaşına bastığımızda, arkadaşımız 34 yaşına basar, öte yandan
ömrü en kısa olan cisimlerin en küçük ve en süratli varlıklar olduğunu
söylemeye gerek yok tabiiki…
Kısaca cisimlerin küçüklüğüne
veya büyüklüğüne paralel (orantılı) olarak zaman akışlarında küçülme ve büyüme
olmaktadır. Makro âlemlerdeki cirimleri büyük, hızları düşük cisimlerin
(yıldızlar, gezegenler galaksiler v.s.) ömürleri milyon veya milyar yıllarla
ölçülürken, mikro âlemdeki cirmi küçük hızı büyük bir nötron’un atom dışındaki
ömrü dakikalarla, ışık hızıyla hareket eden, maddenin sınır taşı olan bir
nötrino’un ömrü ise milyonda bir saniyelerle ölçülmektedir.
Kısaca kâinatta madde ötesi
sayısız boyutlarda mekan tutmuş (sabitleşmiş) âlemlerle içerisindeki madde ve
madde ötesi varlıklar, farklı zaman akışlarına tabi olarak devamlı hareket
halinde bulunmaktadırlar. Ve bu akışın başlangıcı yaratılma (oluş), sona ermesi
ise ölüm (yokoluş) dur. İkisi ortasında tayin edilmiş süre ise ömür ola rak
nitelenmektedir. Ki her varlığın belli bir ömrü vardır. öte yandan vahye dayalı
din ilimlerine göre. Yüce Yaratıcı önce “istikametleri yarattı” ve kâinatın
temel kanunlarını (kuvvet alanları) bu istikametlerin sayısız boyutlarında
ortaya çıkardı. Ve sonra madde ve madde ötesi yapıda yarattığı mahlûkatına
(varlıklara) farklı boyutlarda mekanlar tayin etti. Ki bunlardan ancak dar bir
sınır oluşturan üç boyutta maddeye mekân verdi denilmektedir. Ki günümüz müspet
ilmi’de yukardaki açıklamalara uygun tespitler yapmış bulunmaktadır.
Boyutlar meselesi, ilimlerin
bir nevi anayasası olan vahy kaynağı Kur’an-ı Kerimde, “Ben âlemlerin rabbiyim”
“doğular ve batılar” “Allah ölçü koydu” gibi ilahi emirlerde açık olarak ifade
edilmiştir. Yani boyutlar, kâinatın iskelet yapısını teşkil etmek üzere, bizler
gibi birer varlık olarak yaratılmışlardır denilmektedir. Gerçekte, çağımız vahy
kaynaklı dini ilimlerden hakkıyla nasibini alanlar ancak, âlemleri, boyutları
ve kâinattaki şuurlu nizamı ve de yaratılmış bütün varlıkların sayısız
yüzeylerdeki gizliliklerini sezebilecek durumdadır.
Bugüne kadar dini veya ilmi
olarak yapılan açıklamalar şu gerçeği ortaya koymuştur. Kainattaki varlıkların
bir kısmı (ister maddesel olsun, ister madde ötesi yapıda olsun) bizim
yaşadığımız âlemde etkindir. Ve vardır. Diğer bir kısım varlıklarda bizim
yaşadığımız âlemden farklı, başka alemlerde etkilerini sürdürmektedirler. Ki
aslında bu sayısız âlemler birbiriyle irtibattadır. (Şekil ,2)
Madde ötesi varlık olarak ifade edilen melekler ve cinler kavramı da işte
sözkonusu bu yapraklar (alemler), yüzeyler (manyetik olanlar) ve tüneller
sisteminde saklıdır
Yüce Yaratan, sayısız
boyutlarda gizli bulunan çeşitli âlemlerden birinden diğerine geçme sırrını,
“ledün ilmini” şüphesiz kendine en yakın kullarına öğretmekte ve ayrıca ilmi
gelişmeler cihetiyle (Bütün insanlığa açık tutmak anlamında) bu sırrın kapısını
açık tutmaktadır.
Yaradılışımızla ve ölümümüzle ilgili tüm gerçekler işte bu âlemler dizisi
içerisinde gizlenmiştir.
Bilindiği kadarıyla bütün
âlemler, fihriste olarak insanda temsil edilmiştir. Onun madde ve madde ötesi
yapılardaki unsurlar (dört ana madde olan, toprak, su, hava ve hararet ile bir
nevi hayat enerjisi olan tabii ruh ile nefis ve ene) bütün alemlerle
irtibatlıdır. İnsan maddi yapısı cihetiyle dünya hayatı içinde ölçülebilen
müşahhas-mekân boyutlarına tabidir. Fakat madde ötesi yapısı cihetiyle sayısız
boyutların ve âlemlerin etkisi altındadır. Ki insanın bilinmezliği işte bu
boyutlarla ve âlemlerle olan ilgisinden dolayıdır. Her ne kadar belirtilen konuda
en doğru ve en sade açıklamalar asrımız sünühat (Kalbe gelen mânalar, doğuşlar)
eserlerinde ele alınmış bulunmaktaysa da, çağımız modern fizik alimleride,
sözkonusu konularla ilgili yani madde ötesi varlıklar hakkında oldukça
şaşırtıcı ve yukarıda belirtilen ifadeleri doğrulayıcı tespitler ortaya koymuş
bulunmaktadırlar.
Şekil 2
Yukarda, dönen bir kare deliğe
(vücudumuzdaki sinir sistemi aksonları gibi iletkenliğe haiz olan ve madde
ötesi alemlerle irtibatı sağlayan yoğun elektrik ve manyetik akım yüklü tüneller)
giren bir Astronot için türlü tercihler yapma durumu mevcuttur.
Rotası, Yine kendi yaşadığımız
âleme döner.
Rotası, bizi; yok edici nur
(Tek kuvvet) âlemine götürür
Rotası,ışık hızını aşmak
hâlinde geçişe müsaade eder’ki bu rota; yine madde-enerji için yasak, Madde
ötesi Nurâni varlıklar (Melekler) için müsaittir.
Rotası, Madde-Enerji için,
geçişi mümkün olan yoldur. Ve iç – dış olay ufuklarının arasından geçerek başka
âleme götürür
(E) Rotası, Baktığımız şekle
dik olan (Gözle sayfa arasındaki doğrultu) bir yol olup, kendi alemimize
paralel başka aleme götürür. (Göğe çekilenlerin yolu)
Şekil (2) ile ilgili İslâm kaynaklarında
belirtilen bir açıklama İslâm kaynaklarında belirtilen hayat mertebeleri ile
Modern Fiziğin tespitlerinin birbirinden farklı olmadığı görülür.
Şöyle ki; islam kaynaklarında,
yaşadığımız hayatla birlikte 5 hayat tabakası olduğu belirtilmektedir.
1. Tabaka hayat: birçok
şartlara bağlı olan maddi hayatımızdır. Yani içinde yaşadığımız uzaydır.
Şekildeki (A)Bölgesidir.
2. Tabaka hayat: Modern
Fiziğin tespitlerinden olan, Kara-delikler vasıtası ile dünya hayatıyla
irtibatlı 2 Nolu şekilde (D) bölgesi olarak gösterilen, dünya hayatı
şartlarıyla mukayyed olmayan bir hayat tabakasıdır. Hz. Hızır ve Hz. İlyas
(aleyhisselâm) bu hayatta yaşarlar, istedikleri an dünya’ya gelir, isterlerse
yerler, içerler ama mecburiyetleri yoktur. İstemezlerse yemezler. Velayet yolu
ile bu hayat tabakasına çıkılabilir. Hz. Hızır bu tabakaya çıkanlara ders
vermektedir.
3. Tabaka hayat : Yine
karadelikler vasıtasıyla dünya hayatı ile irtibatı olan, 2. Hayat tabakasında
farklı bir başka hayat tabakasıdır. Ki burada, vücud, canlılığını yitirmeden
fakat letafet kesbetmiş olarak (Melekler gibi) yaşayabilmektedir. Zaman ötesi
(Bast-ı zaman) yolculuk bu hayata geçişle vukua gelmektedir. Hz. İdris
(aleyhisselâm) ile Hz İsa (aleyhisselâm), halen bu şekilde kendi uzaylarında
yaşamaktadırlar. 2 nolu şekilde gösterilen (E)bölgesi, bu hayat tabakasına
aittir.
4. Tabaka hayat : Ulvi
ruhların ve Şehidlerin zaman kavramından bihaber olarak huzur ve lezzet içinde
yaşadıkları hayattır ki Şehidler ve Ulvi ruhlar}her biri dünyadaki hayatlarına
benzer şekilde, fakat kedersiz, zahmetsiz olarak burada yaşarlar. 2 Nolu
şekilde gösterilen (C) Bölgesidir. (Işık hızından hızlı varlıklar ancak bu
bölgede yaşayabilirler.)
5. Tabaka hayat : Kabir
ehlinin yaşadığı ruhani hayattır. Ki bu hayat, müminler için bir istirahat
yeri, mu’min olmayanlar için mutsuzluk ve başıboşluk içinde yaşama yeridir.
Şekilde gösterilen(B)hölgesidir
Melekler; bütün hayat
tabakalarında bulunurlar ve kendilerine verilen görevleri ifa ederler.
03
EKİ 2012
EKİ 2012
Madde ötesi varlıklar
denildiğinde her şeyden önce akla, oldukça ilginç olan ve tanımı en zor olan
“boyutlar” konusu gelmektedir.
“Boyut, bir yöne uzanımdır.”
Tek boyut uzunluk, iki boyut alan, üç boyut hacimdir.(Fiziki cihetle) tik bakışta boyutların madde oldukları sanılır. Zira boyut denilen en, boy, yükseklik veya derinlik kavramlarıbirer geometrik koordinat ifade ettiğinden, birlikte şuurda uyandırdıkları mekan kavramı (uzunluk, alan ve hacim olarak) dolayısıyla madde ile bir tutulmaktadır.
Oysa mekân ve zaman boyutları uzayda mücerred varlıklardır. Madde ise mekân ve zaman boyutları üzerinde taht kurmuş müşahhas bir varlıktır. Ancak zaman boyutu (Mekan boyutlarına göre) değişkendir. Bu değişkenlik, bizi ilk maddesel düşünce noktasından her an çekip almakta olduğundan, boyutlar meselesinin pek de kolay kavranabilecek bir şey olmadığı anlaşılır. Esasen maddenin üç boyutu’da dâhil olmak üzere uzayda sayısız boyutlar, yüzeyler (manyetik alanlar) ve tüneller (karadelikler) vardır. Ki bunlar (Modern fiziğe göre) kâinatın iskeleti, tüm mahlûkatın tutunduğu kolonlardır. Uzaydaki irili ufaklı çeşitli madde (görünen kütleli varlıklar) ve madde ötesi (görünmeyen kütlesiz varlıklar) mahlûkatın farklı boyutlarda mekân tutmuş olması, onların sabit olmalarına mani bir hal değildir. Bu sebeple âlemlerdi ve varlıklarda değişme olmamakta, ancak bu varlıklarla ilgili zamanın akışında (zaman boyutunda) değişiklik olmaktadır. Ki bu akış, her âlem ve varlık için farklı (küçülmekte, büyümekte) tezahür etmektedir.
PARALEL EVREN (Şekil 1)
“Boyut, bir yöne uzanımdır.”
Tek boyut uzunluk, iki boyut alan, üç boyut hacimdir.(Fiziki cihetle) tik bakışta boyutların madde oldukları sanılır. Zira boyut denilen en, boy, yükseklik veya derinlik kavramlarıbirer geometrik koordinat ifade ettiğinden, birlikte şuurda uyandırdıkları mekan kavramı (uzunluk, alan ve hacim olarak) dolayısıyla madde ile bir tutulmaktadır.
Oysa mekân ve zaman boyutları uzayda mücerred varlıklardır. Madde ise mekân ve zaman boyutları üzerinde taht kurmuş müşahhas bir varlıktır. Ancak zaman boyutu (Mekan boyutlarına göre) değişkendir. Bu değişkenlik, bizi ilk maddesel düşünce noktasından her an çekip almakta olduğundan, boyutlar meselesinin pek de kolay kavranabilecek bir şey olmadığı anlaşılır. Esasen maddenin üç boyutu’da dâhil olmak üzere uzayda sayısız boyutlar, yüzeyler (manyetik alanlar) ve tüneller (karadelikler) vardır. Ki bunlar (Modern fiziğe göre) kâinatın iskeleti, tüm mahlûkatın tutunduğu kolonlardır. Uzaydaki irili ufaklı çeşitli madde (görünen kütleli varlıklar) ve madde ötesi (görünmeyen kütlesiz varlıklar) mahlûkatın farklı boyutlarda mekân tutmuş olması, onların sabit olmalarına mani bir hal değildir. Bu sebeple âlemlerdi ve varlıklarda değişme olmamakta, ancak bu varlıklarla ilgili zamanın akışında (zaman boyutunda) değişiklik olmaktadır. Ki bu akış, her âlem ve varlık için farklı (küçülmekte, büyümekte) tezahür etmektedir.
PARALEL EVREN (Şekil 1)
PARALEL EVREN (ÂLEM)
Matematik olarak evreni “İki
yönlü mekân ve tek yönlü (Geçmişten geleceğe giden) zaman çizgisi olarak
gösteririz. Bu ikisi birbirine diktir. Işık hızı da bunu köşegenlerinden keser
ve 45′lik açı oluşturur. Işık hızını aşamadığımız sürece, mekân çizgisinin iki
yanında hep saklı duran başka yer (Paralel evren) kavramını anlayamayız.
Taramalı bölge dışında olanları kavramamız için ışıktan hızlı gitmemiz
gerekiyor. Bu bize yasaklanmış, fakat ağırlığı sıfırdan küçük olan bilinç
boyutuna (Beşinci boyut, ruh, melek vb.) mümkündür. Dolayısıyla şekil(2)de
gösterilen iç-içe dikgen olarak yaşadığımız başka evrenlerden haberimiz
olmaz. Ama ışıktan hızlı, düşünce ile “BAŞKA YERDE” olabiliriz.
İçinde yaşadığımız âlemde, varlıklar arasında yegane değişmez sabit hıza sahip ışığın saniyede 300 bin km. süratle her tarafa yayıldığı gerçeği, ilmin keşfettiği en önemli olay olarak kabul edilmesi gerekir. Ki zamanın dördüncü bir boyut olduğu bu keşif sayesinde ortaya konulmuştur. Ve bugün, ışık hızının ölçümü, zaman birimlerinin kullanılmasıyla mümkün olabilmektedir. Bu sebeple ilim adamları “ışık hızı” nı zamanın ters yönde akma hızı olarak kabul etmişlerdir. Nasıl ki ses duvarı var’sa, aynı şekilde bir ışık veya zaman duvarı’da vardır. Ve hız zamanla ters orantılıdır. Cisimler hızlandıkça zaman akışında kısalma olmakta ışık hızının aşılması halinde zaman durmaktadır. Ki zaman ötesi olan bu âlemdeki kanunlar bildiğimiz fizik kanunlarından farklıdır. Zaman akışındaki kısalma bir bakıma ömrün uzaması anlamına gelmektedir. Bir misal vermek gerekirse; ışık hızına çok yakın bir hızda uzaya açıldığımızda zaman akışı kısaldığından aynı yaşta olduğumuz dünyadaki arkadaşımıza nazaran bizim bir yıllık yaşlanmamıza karşılık, o arkadaşımızda 14 yıllık bir yaşlanma görülür. Biz 21 yaşına bastığımızda, arkadaşımız 34 yaşına basar, öte yandan ömrü en kısa olan cisimlerin en küçük ve en süratli varlıklar olduğunu söylemeye gerek yok tabiiki…
İçinde yaşadığımız âlemde, varlıklar arasında yegane değişmez sabit hıza sahip ışığın saniyede 300 bin km. süratle her tarafa yayıldığı gerçeği, ilmin keşfettiği en önemli olay olarak kabul edilmesi gerekir. Ki zamanın dördüncü bir boyut olduğu bu keşif sayesinde ortaya konulmuştur. Ve bugün, ışık hızının ölçümü, zaman birimlerinin kullanılmasıyla mümkün olabilmektedir. Bu sebeple ilim adamları “ışık hızı” nı zamanın ters yönde akma hızı olarak kabul etmişlerdir. Nasıl ki ses duvarı var’sa, aynı şekilde bir ışık veya zaman duvarı’da vardır. Ve hız zamanla ters orantılıdır. Cisimler hızlandıkça zaman akışında kısalma olmakta ışık hızının aşılması halinde zaman durmaktadır. Ki zaman ötesi olan bu âlemdeki kanunlar bildiğimiz fizik kanunlarından farklıdır. Zaman akışındaki kısalma bir bakıma ömrün uzaması anlamına gelmektedir. Bir misal vermek gerekirse; ışık hızına çok yakın bir hızda uzaya açıldığımızda zaman akışı kısaldığından aynı yaşta olduğumuz dünyadaki arkadaşımıza nazaran bizim bir yıllık yaşlanmamıza karşılık, o arkadaşımızda 14 yıllık bir yaşlanma görülür. Biz 21 yaşına bastığımızda, arkadaşımız 34 yaşına basar, öte yandan ömrü en kısa olan cisimlerin en küçük ve en süratli varlıklar olduğunu söylemeye gerek yok tabiiki…
Kısaca cisimlerin küçüklüğüne
veya büyüklüğüne paralel (orantılı) olarak zaman akışlarında küçülme ve büyüme
olmaktadır. Makro âlemlerdeki cirimleri büyük, hızları düşük cisimlerin
(yıldızlar, gezegenler galaksiler v.s.) ömürleri milyon veya milyar yıllarla
ölçülürken, mikro âlemdeki cirmi küçük hızı büyük bir nötron’un atom dışındaki
ömrü dakikalarla, ışık hızıyla hareket eden, maddenin sınır taşı olan bir
nötrino’un ömrü ise milyonda bir saniyelerle ölçülmektedir.
Kısaca kâinatta madde ötesi
sayısız boyutlarda mekan tutmuş (sabitleşmiş) âlemlerle içerisindeki madde ve
madde ötesi varlıklar, farklı zaman akışlarına tabi olarak devamlı hareket
halinde bulunmaktadırlar. Ve bu akışın başlangıcı yaratılma (oluş), sona ermesi
ise ölüm (yokoluş) dur. İkisi ortasında tayin edilmiş süre ise ömür ola rak
nitelenmektedir. Ki her varlığın belli bir ömrü vardır. öte yandan vahye dayalı
din ilimlerine göre. Yüce Yaratıcı önce “istikametleri yarattı” ve kâinatın
temel kanunlarını (kuvvet alanları) bu istikametlerin sayısız boyutlarında
ortaya çıkardı. Ve sonra madde ve madde ötesi yapıda yarattığı mahlûkatına
(varlıklara) farklı boyutlarda mekanlar tayin etti. Ki bunlardan ancak dar bir
sınır oluşturan üç boyutta maddeye mekân verdi denilmektedir. Ki günümüz müspet
ilmi’de yukardaki açıklamalara uygun tespitler yapmış bulunmaktadır.
Boyutlar meselesi, ilimlerin
bir nevi anayasası olan vahy kaynağı Kur’an-ı Kerimde, “Ben âlemlerin rabbiyim”
“doğular ve batılar” “Allah ölçü koydu” gibi ilahi emirlerde açık olarak ifade
edilmiştir. Yani boyutlar, kâinatın iskelet yapısını teşkil etmek üzere, bizler
gibi birer varlık olarak yaratılmışlardır denilmektedir. Gerçekte, çağımız vahy
kaynaklı dini ilimlerden hakkıyla nasibini alanlar ancak, âlemleri, boyutları
ve kâinattaki şuurlu nizamı ve de yaratılmış bütün varlıkların sayısız
yüzeylerdeki gizliliklerini sezebilecek durumdadır.
Bugüne kadar dini veya ilmi
olarak yapılan açıklamalar şu gerçeği ortaya koymuştur. Kainattaki varlıkların
bir kısmı (ister maddesel olsun, ister madde ötesi yapıda olsun) bizim
yaşadığımız âlemde etkindir. Ve vardır. Diğer bir kısım varlıklarda bizim
yaşadığımız âlemden farklı, başka alemlerde etkilerini sürdürmektedirler. Ki
aslında bu sayısız âlemler birbiriyle irtibattadır. (Şekil ,2)
Madde ötesi varlık olarak ifade edilen melekler ve cinler kavramı da işte sözkonusu bu yapraklar (alemler), yüzeyler (manyetik olanlar) ve tüneller sisteminde saklıdır
Madde ötesi varlık olarak ifade edilen melekler ve cinler kavramı da işte sözkonusu bu yapraklar (alemler), yüzeyler (manyetik olanlar) ve tüneller sisteminde saklıdır
Yüce Yaratan, sayısız
boyutlarda gizli bulunan çeşitli âlemlerden birinden diğerine geçme sırrını,
“ledün ilmini” şüphesiz kendine en yakın kullarına öğretmekte ve ayrıca ilmi
gelişmeler cihetiyle (Bütün insanlığa açık tutmak anlamında) bu sırrın kapısını
açık tutmaktadır.
Yaradılışımızla ve ölümümüzle ilgili tüm gerçekler işte bu âlemler dizisi içerisinde gizlenmiştir.
Yaradılışımızla ve ölümümüzle ilgili tüm gerçekler işte bu âlemler dizisi içerisinde gizlenmiştir.
Bilindiği kadarıyla bütün
âlemler, fihriste olarak insanda temsil edilmiştir. Onun madde ve madde ötesi
yapılardaki unsurlar (dört ana madde olan, toprak, su, hava ve hararet ile bir
nevi hayat enerjisi olan tabii ruh ile nefis ve ene) bütün alemlerle
irtibatlıdır. İnsan maddi yapısı cihetiyle dünya hayatı içinde ölçülebilen
müşahhas-mekân boyutlarına tabidir. Fakat madde ötesi yapısı cihetiyle sayısız
boyutların ve âlemlerin etkisi altındadır. Ki insanın bilinmezliği işte bu
boyutlarla ve âlemlerle olan ilgisinden dolayıdır. Her ne kadar belirtilen konuda
en doğru ve en sade açıklamalar asrımız sünühat (Kalbe gelen mânalar, doğuşlar)
eserlerinde ele alınmış bulunmaktaysa da, çağımız modern fizik alimleride,
sözkonusu konularla ilgili yani madde ötesi varlıklar hakkında oldukça
şaşırtıcı ve yukarıda belirtilen ifadeleri doğrulayıcı tespitler ortaya koymuş
bulunmaktadırlar.
Şekil 2
Yukarda, dönen bir kare deliğe
(vücudumuzdaki sinir sistemi aksonları gibi iletkenliğe haiz olan ve madde
ötesi alemlerle irtibatı sağlayan yoğun elektrik ve manyetik akım yüklü tüneller)
giren bir Astronot için türlü tercihler yapma durumu mevcuttur.
Rotası, Yine kendi yaşadığımız
âleme döner.
Rotası, bizi; yok edici nur
(Tek kuvvet) âlemine götürür
Rotası,ışık hızını aşmak
hâlinde geçişe müsaade eder’ki bu rota; yine madde-enerji için yasak, Madde
ötesi Nurâni varlıklar (Melekler) için müsaittir.
Rotası, Madde-Enerji için,
geçişi mümkün olan yoldur. Ve iç – dış olay ufuklarının arasından geçerek başka
âleme götürür
(E) Rotası, Baktığımız şekle
dik olan (Gözle sayfa arasındaki doğrultu) bir yol olup, kendi alemimize
paralel başka aleme götürür. (Göğe çekilenlerin yolu)
Şekil (2) ile ilgili İslâm kaynaklarında
belirtilen bir açıklama İslâm kaynaklarında belirtilen hayat mertebeleri ile
Modern Fiziğin tespitlerinin birbirinden farklı olmadığı görülür.
Şöyle ki; islam kaynaklarında,
yaşadığımız hayatla birlikte 5 hayat tabakası olduğu belirtilmektedir.
1. Tabaka hayat: birçok
şartlara bağlı olan maddi hayatımızdır. Yani içinde yaşadığımız uzaydır.
Şekildeki (A)Bölgesidir.
2. Tabaka hayat: Modern
Fiziğin tespitlerinden olan, Kara-delikler vasıtası ile dünya hayatıyla
irtibatlı 2 Nolu şekilde (D) bölgesi olarak gösterilen, dünya hayatı
şartlarıyla mukayyed olmayan bir hayat tabakasıdır. Hz. Hızır ve Hz. İlyas
(aleyhisselâm) bu hayatta yaşarlar, istedikleri an dünya’ya gelir, isterlerse
yerler, içerler ama mecburiyetleri yoktur. İstemezlerse yemezler. Velayet yolu
ile bu hayat tabakasına çıkılabilir. Hz. Hızır bu tabakaya çıkanlara ders
vermektedir.
3. Tabaka hayat : Yine
karadelikler vasıtasıyla dünya hayatı ile irtibatı olan, 2. Hayat tabakasında
farklı bir başka hayat tabakasıdır. Ki burada, vücud, canlılığını yitirmeden
fakat letafet kesbetmiş olarak (Melekler gibi) yaşayabilmektedir. Zaman ötesi
(Bast-ı zaman) yolculuk bu hayata geçişle vukua gelmektedir. Hz. İdris
(aleyhisselâm) ile Hz İsa (aleyhisselâm), halen bu şekilde kendi uzaylarında
yaşamaktadırlar. 2 nolu şekilde gösterilen (E)bölgesi, bu hayat tabakasına
aittir.
4. Tabaka hayat : Ulvi
ruhların ve Şehidlerin zaman kavramından bihaber olarak huzur ve lezzet içinde
yaşadıkları hayattır ki Şehidler ve Ulvi ruhlar}her biri dünyadaki hayatlarına
benzer şekilde, fakat kedersiz, zahmetsiz olarak burada yaşarlar. 2 Nolu
şekilde gösterilen (C) Bölgesidir. (Işık hızından hızlı varlıklar ancak bu
bölgede yaşayabilirler.)
5. Tabaka hayat : Kabir
ehlinin yaşadığı ruhani hayattır. Ki bu hayat, müminler için bir istirahat
yeri, mu’min olmayanlar için mutsuzluk ve başıboşluk içinde yaşama yeridir.
Şekilde gösterilen(B)hölgesidir
Melekler; bütün hayat
tabakalarında bulunurlar ve kendilerine verilen görevleri ifa ederler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder