parapsikoloji,kuantum,düsünme,bilim,islam,ilim,tasavvuf gibi konularda iceriklerin paylasıldıgı bir ortam..

test

Son Yazılar

Post Top Ad

Your Ad Spot

3 Mart 2016 Perşembe

Her şey düşüncede başlar: Psikojenez



KENDİNİ GELİŞTİRME ve BAŞARILI OLMA


Her şey düşüncede başlar; kendimiz için yarattığımız dünyadan hoşlanmıyorsak, hoşlanabileceğimiz yeni olaylar başlatabilecek bir dünya yaratma hakkı bize verilmiştir. Düşünce hem yönetici hem üreticidir. Hayatın erkek boyutu, hepimizin içindeki bilinçli ve yönetici düşüncedir. Dişi boyutu ise bilinçaltından gelen alıcı ve yaratıcı yollardır. 
İnsan yaşamında her şey düşünce ile başlar. Hayatı oluşturan şeyler, düşüncenin sürekli değişen kreasyonlarıdır. İnsanların gerçek dedikleri şey psikojenezle, yani düşüncenin görünmeyen dünyasında başlamıştır. Psikojenez iki temel unsur üzerinde agırlıklı olarak durmaktadır. Bunlardan biri bedenin yapıcısı olarak nitelendirilen bilinçaltı, diğeri de bilinçtir. Bilinçaltı bedensel fonksiyonları düzenler. Buna karşılık bilinç; verdiği emirle, bilinçaltını yönlendirir. Bilinçli olarak düşündüğümüz her şey bilinçaltına etki eder. Dünya da bu doğrultuda zihinsel bir dünyadır. Kullandığımız her şey önceleri bir düşünceden ibaretti. Günümüzdeki hiçbir şey, geçmişin düşünce ve hayallerinden başka bir şey değildir. Hepsi önce düşüncede oluşturuldu ve düşüncenin yaratıcı sürecinin ürünü olarak gerçekleşti.
Düşüncenin insan beyniyle sınırlı olduğunu düşünmek yanıltır bizi. İnsan beyni düşüncenin bir aracıdır yalnızca. İnsana yaşadığı alemde seçim yapabilme ayrıcalığı verilmiştir, düşüncelerini yönlendirebilme ve fikirlerini ifade etme hakkı tanınmıştır. İnsan, bireysel akılla birlikte kendi hayatını yaratır. Kendimiz için yarattığımız dünyadan hoşlanmıyorsak, hoşlanabileceğimiz yeni olaylar başlatabilecek bir dünya yaratma hakkı verilmiştir bizlere.
Evrensel zeka, insana kendi imajını yaratma hakkı vermiştir. Çünkü insanoğlu evrensel zekanın bir yansımasıdır. Eğer kişi, içinde bulunan bu muazzam gücün varlığını inkar eder veya umursamazsa kendi ve çevresi için pek de verimli işler yapıyor sayılmaz. Başka bir deyişle bilinç ve bilinçaltı olmak üzere iki görünümlü tek bir akıl vardır.
Kendini yönetmenin yolu; ışık gök gürültüsünden, düşünce de eylemden önce gelmektedir daima. Eylemin temel olgusu olan düşünce, insan bedeninin bilinçaltındadır ve bilinçaltı, bedenin yapıcısı olarak bilinir. Bedenin fonksiyonlarının otomatik olarak yürümesini sağlar. Bilinç; bilinçaltına direktifler verir. Bilinçaltı yalnızca emirler alıp bunları mantıki kıyaslamayla (kurala dayalı çıkarımla) yargılayarak yerine getirdiği için gönüllü hizmetkar adını alır. Karar vermek, bilincin bilinçaltına verdiği emre göre gerçekleşecektir. Verdiğimiz her emir, oluşturduğumuz her önerme, benimsediğimiz her inanç bilinçaltına kaydolur. Bilinçaltı mükemmel bir belleğe sahiptir ve o kayıtlı talimatlar gerektiğinde kendiliğinden ortaya çıkar.
Finlandiya’daki insanların sıcak saunalarda yıkandıktan sonra çıkıp karlarda yuvarlanmaları ve hasta olmamaları soğuktan rahatsız olmamayı öğrenmelerinden kaynaklanıyor. Kurallarınızı siz koyun ve bilinçaltınızı (hizmetkarınızı) bunları uygulamakla görevlendirin.
İster uyuyor olalım ister uyanık, istem dışı hayat süreriz. Kalbimizin atmasını, midemize yemekleri sindirmesini söylemek durumununda olsaydık ne kadar zor olurdu. Bedenin her hücresinde ve atomunda bir zeka var ve bu zeka bilinçaltına bağlıdır.
İste ve sahip ol; bilimin büyük adımlarla ilerlediği günümüzde düşüncenin bilimsel olarak anlaşılması için çok az çaba gösteriliyor. Aklımızdan geçen şeyler ergeç ortaya çıkar. Bilinçli olarak düşünülen her düşünce, bilinçaltını etkiler ve bu etki, düşüncedeki güç ve arzunun derecesine bağlı olarak eyleme dönüşür. Bilinçli olarak yeni bir hayata başlamaya karar versek de bilinçaltına yeni düşünce biçimimizi işlemedikçe o, bir hafta, bir ay, bir yıl önce verdiğimiz emirleri yerine getirmeyi sürdürür.
      Hiç enerji kaybettiğinizi, kolayca yorulduğunuzu, her bulaşıcı hastalığa yakalanacak kadar zayıf düştüğünüzü düşündüğünüz oldu mu? Olduysa ve sonuçta düşündüğünüz şey başınıza geldiyse şaşırmayın. Emir alıcı ve uygulayıcı bölümler tam bir uyum içinde çalışmış demektir. Bir gün terliyken açık pencerenin önünde rüzgara karşı oturduğunuzu varsayın. O anda ferahladınız ama aynı zamanda da biraz rahatsızlık hissettiniz; çünkü bir yerlerden “cereyanda kalmanın soğuk algınlığına neden olduğunu” duymuştunuz. Bu sözlere duyduğunuz inanç, sizin nezle olmanızı sağladı ve oldunuz. Bilinçaltı, kayıtlarından bu inancı bulur ve gerekeni yapar. Cereyanda kaldığınızı gören bilinçaltı, beden normal seyrindeyken bile görevini sürdürür ve soğuğu size hissettirir. Aslında hastalığın nedeni cereyanda kalmak değil, cereyanda kalınca hasta olunacağına inanmaktır.
  •       İnsanlar kendileri için kurallar, sınırlar ve yasalar koyarlar, sonra da bunların esiri olup mutsuz bir yaşantı sürerler, hayatlarının sonuna kadar bu kurallarıyla birlikte kalırlar. Oysaki kendini yönetme yöntemiyle bu sorunun üstesinden kolaylıkla gelinebilir.
  •       Bilinçaltına daha iyi, verimli kurallar yerleştirerek hayatlarını kurtarmış pekçok insan vardır çevremizde. Unutmayın ki bilinçaltınıza yalnızca siz emir verebilirsiniz. Başka birinin sizinle ilgili düşüncelerinin kararlarınızı etkilediğini düşünebilirsiniz, ancak bu etki yalnızca siz kabul ettiğiniz için oluşmaktadır.
  •       İnancınızı değiştirin ki hayatınız değişsin. Bu hayatta öğreneceğiniz en önemli şey budur: Düşüncelerinizi yalnızca siz seçiyorsunuz ve bu düşünceler hayatınızı biçimlendiriyor. Kendini yönetme sanatının temel kaidesi şu ilkeleri benimsemek ve bilinçaltına yerleştirmekle başlar;
  • Düşüncelerimi seçme hakkım olduğunu idrak ettim,
  • Başkalarının benimle ilgili düşünceleri beni bağlamaz,
  • Ben izin vermedikçe kimse benim düşüncelerimi biçimlendiremez,
  • Kendim için sağlık, mutluluk, refah, sevgi ve anlayış düşüncelerini seçiyorum,
  • Korku ve nefrete düşüncelerimde yer yok,
  • Bu andan itibaren hayatımın hakimi benim.
      Düşünce ek eylem biçimi sloganının temelinde, “iste ve sahip ol” prensibi vardır. Kişiler, elde etmek istedikleri şeyi bu prensiple kendilerine ilke edindikleri sürece bir gün bilinçaltları o fırsatı yakalamalarını sağlayacaktır.
      Kendiniz olma cesaretini gösterin; “hepsinden önemlisi kendine karşı dürüst olmandır. Gece gündüz  bu doğruluğu izlersen kimseye karşı yanlış olmazsın.” Shakespeare
      “Evrenin en vazgeçilmez varlığı sizsiniz. Nerede olduğunuz, ne olduğunuz, hayatınızın ne denli büyük ya da küçük olduğu önemli değil, kendi dünyanızın merkezi sizsiniz ve daima öyle kalacaksınız. “    Frances  Wilshire
      “Kendi kendisinin yasası olan insana hiçbir yasa gerekmez, hiçbir yasayı çiğnemez o gerçek bir kraldır.”  George  Chapman
      İnsan kendisini küçümser ve sürekli başkalarıyla karşılaştırır. Yalnız bir insan dünyada ne yapabilir? Çok şey. İnsan bilinçli olarak düşünebildiği, güvenle beklediği ve mümkün olduğuna inandığı her şeyi yapabilir. Evren sınır koymaz; biz inançlarımızla sınırlarız kendimizi. Bir insan kendini arıyorsa kaybettiği yere bakmalıdır. Acaba hiç tanımış mıdır kendisini? Hayatımıza hakim olmanın yolu bilincimizi kullanmaktan geçer. Yönetimi yürüten bilinçtir. Bilinç, hayatla nasıl ilişki kuracağımıza karar verir, ifade yollarını seçer.
      Ne yazık ki son zamanlarda bazı kişiler kadere yanlış inanmaktadırlar. Hayatın böyle takdir edildiğine ve onun hiçbir şekilde değiştirilmeyeceğine, hayatlarının kontrolünün asla kendi ellerinde olmadığına inanırlar. Bunlar hep yanlış motivasyonlardan ya da kendini yönetme sanatının yanlış yönde kullanılmasından kaynaklanır.
  • Bir düşünce eken bir eylem biçer,
  • Bir eylem eken bir alışkanlık biçer,
  • Bir alışkanlık eken bir karakter biçer,
  • Bir karakter eken kaderini biçer.
Olumsuz düşünmenin sonucu daha sonra gelecek dramatik hadiselerin ön hazırlığıdır.
      Her güçlüğün üstesinden gelmenin bir yolu vardır ve ne kadar şanslıyız ki  kendi kendimize yarattığımız bu güçlüklerin üstesinden gelebilme olanağına sahibiz. Kendimiz için hazırladığımız rahatsız yataklarda sonsuza dek uyumak zorunda değiliz. Çözüm, bilinçaltımızı yeniden düzenlemekte yatıyor. Bilinçaltı bedenimizin mimarı olduğuna göre, işe önce verdiğimiz emirleri değiştirmekle başlamalıyız.
  • Şimdi yeni bir hayata başlamak için bilinçaltımızı yeniden yapılandırmamızı sağlayacak kişisel temel anayasalarımızı vereceğiz. Bu, aynı zamanda kendi kendini yönetme sanatında başarıya atılmanın temel adımlarıdır ve her kişi tarafından iyi bilinmeli ustaca uygulanmalıdır:
  • Bu hayatımın dönüm noktası,
  • Geçmişimi siliyorum. Gelecek ise seçimimi yapmamı bekliyor,
  • İşte bu anda yarınlarıma yön veriyorum,
  • Geçmişte yaptığım tüm hatalar için kendimi bağışlıyorum,
  • Kendim için yalnızca deneyimlemek istediğim şeyleri seçiyorum,
  • Seçtiklerim sağlık, zenginlik, bolluk, mutluluk, arkadaşlık ve iş yaşamında başarıdır.
      Bunları bilinçaltına yapılandırman da her şeyden önemlisi, kendine karşı dürüst olmandır. Haydi kendin olma cesaretini göster.
      Amaçlara ulaşmak için beş ilke; “iste senin olsun” ilkesini uygulamak yeni benliğinizle daha kolay olacaktır. Yeni kişiliğinizle artık yeni bir hayata başlıyorsunuz ve yeni hedefleriniz olacaktır.İnançla başlayıp başarıyla son bulan beş basamak şöyle sıralanabilir:
  • Kendiniz için ideal zihinsel imajı belirleyin,
  • Çaba göstermeden, yalnızca inanmak hiçbir işe yaramaz,
  • Düşüncelerinizi kendinize saklayın,
  • Esnek olun; gerekirse plan değişikliği yapın,
  • Gözlerinizi hedeften ayırmayın, işi yarı yolda bırakmayın.
      Sınırsız fikir kaynağını kullanma; hepimizin içinde, derinlerde yüzyılların bilgeliği yatar. Asla tüketilemeyecek, sonsuz bir yaratıcı fikirler kaynağı saklıdır içimizde. Yaratıcılığı geliştirmek için dört kural:
  • Düşüncelerinizi bir noktada yoğunlaştırın,
  • Derinlemesine düşünmek aceleye gelmez,
  • Fikirler geldiğinde hazır olun,
  • Şimdi fikirlerinizi kullanmaya hazırsınız.
      Yaratıcı imgelemenin gücü; yaratıcı imgelemeyi anlayarak ve uygulayarak tüm hayatınızı yeniden düzenleyebilirsiniz. Yaratıcı imgeleme sayesinde kişinin kendisiyle ve yaşadığı dünya ile ilgili inancını, dolayısıyla bu inancın ürünlerini değiştirmek mümkündür. Yaratıcı imgeleme ısrarla kullanılırsa, fikrin olduğu her yerde başarı da vardır. Hepimiz mucit olamayız. Fakat yaratıcı imgeleme birçok yerde, hayatın basit şeylerinde de kullanılabilir.
      Kendine güven nasıl oluşturulur; “kendine güven, aklın kesin bir inanç ve güvenle büyük ve gurur verici işlerde kullanılmasıdır.” (Çiçero)
  • İlk önce kişinin kendine olan güvenini yitirmesine neden olan  korkulardan (başarısızlık, alaya alınma, reddedilme, onaylanmama, istenmeyen sonuçlarla karşılaşma   gibi korkular) arınması gerekir. Hepimiz kendine güvenin gerekliliğini biliyoruz. Kişinin kendine güvenini yitirmesine neden olan korkulardan biri başarısızlık korkusudur. İşte, evde, okulda, nerede olursa olsun yaptığımız her şeyde hayatı, ifade ettiğimizi ve bu hayatın sonsuz ve mükemmel olduğunu anlamalıyız.
  • Gelişen zaman içerisinde hedeflerinize nasıl adım adım yaklaştığınızı ya da bazılarına daha şimdiden ulaştığınızı göreceksiniz. İşte bu anda kendine güven olgunuz gelişecek, bilinçaltına güvenmenin verdiği rahatlığı hissedeceksiniz. Artık siz de başarılı bir insansınız ve kendini yönetme sanatındaki yeni ilkeleriniz aşağıdaki gibi olacaktır:
  • Kendimi harika hissediyorum! Güçlü ve sağlıklıyım ve bunun tadını çıkarıyorum,
  • Yaptığımı iyi yaparım ve doğal olarak da hep iyi sonuçlar alırım,
  • Deneyimlerimi harika insanlarla paylaşıyorum,
  • İhtiyaç duyduklarım ve bana ihtiyacı olanlar kapıma gelir,
  • Düş gücümü yapıcı kullanarak arzuladığım hayatı gözümde canlandırıyorum,
  • Bütün düşlerim harika bir biçimde gerçekleşiyorlar,
  • Hayatımdaki iyiliğin gücüne inanıyorum; rahatım huzurluyum.
      İlk adım karar vermek; “düşüncelerine hakim olamayanlar kısa zaman sonra davranışlarına da hakim olamazlar.”(Thomas Wilson)
      Her şeyden önce ilk adım karar vermekle başlar, hangi yöne gidileceğini belirleyen rüzgar değil, yelkendir. Yelkeni biz ayarlarız ve gitmek istediğimiz yere kendimiz yöneliriz. Kararsızlık denizinde yüzüp durmaktan kurtulmanın iyi bir yolu  kağıt kalem kullanarak düşüncelerinizi düzene sokmaktır. Kesin kararlar vermeyi öğrenmeliyiz. İnsana seçme hakkı verilmiştir. Kullanıp kullanmamak kendisine bağlıdır. Unuttuğumuz bir ismi hatırlamak için kendimizi zorladıkça işimiz daha da güçleşir; bir an için rahatlayıp gevşersek birden hatırlayıveririz. Karar verirken de aynı şey geçerlidir.
      Kendini yönetme refah getirir; bunun için şu dört ilke hatırlanmalıdır:
  • Kendi kendimize koyduğumuz sınırlamaları ortadan kaldırmak bizim elimizdedir,
  • Düşündüğünüz, inandığınız  ve güvenle beklediğiniz her şey mutlaka gerçekleşir,
  • Verdiğiniz ölçüde hayattan geri  alırsınız. Hayatla bir bütünsünüz.
      Her insanın kendine has bir refah, zenginlik ölçüsü vardır. Bu yüzden, para kazanmak refah bilincinin yan ürünlerinden biri olmasına rağmen, refah sahibi olmak için mutlaka bir servete sahip olmak gerekmez. Gerçek refah içsel hakimiyetle başlar ki bu yaşamın her alanında zenginlik getirir. Kötü olan para değildir. Kötü olan; parayı çok fazla sevmek, onu tüm iyiliklerin kaynağından önde tutmaktır. Sevgi ve zenginlik birbirini tamamlar.
      İşler kötü gittiğinde ne yapmalı;hepimizin hayatında her şeyin kötüye gittiği zamanlar vardır; planlar ters gider, umutla beklenen kararlar gerçekleşmez, hastalık ve kazalar günlük hayatın akışını aksatır. Böyle zamanlarda hepimiz dayanacak bir şeyler ararız. İşler ters gittiğinde gerçeği kanıtlama ve hayatımızdaki gücü gösterme fırsatına sahip oluruz. Var olan koşullara neyin neden olduğu gerçekten önemli değil. Samanlık yanıyorsa yangını neyin başlattığının ne önemi var. Sorulması gereken soru “Yangını söndürmek için ne yapmalıyım” olmalı. İnandığımız, kabullendiğimiz ve güvenle beklediğimiz her şeye sahip oluruz. Bu, hayat tarafından doldurulmak üzere elimizde tuttuğumuz kalıptır. Kötü gidiyormuş gibi görünen şeyler gerektiği gibi karşılanırsa pekala tebdil-i kıyafet etmiş nimetlere dönüşebilirler. Yaşadığınız her şey kaçınılmaz bir yasanın sonucudur ve o yasayı yöneten yalnızca sizsiniz.
  • Zamanın efendisi olun; bunun için gerekli olan düşünce şudur: “Bilinçaltıma belli bir işi, belli bir zamanda bitirmesi için emir verirsem, düşüncenin görünmeyen dünyası sayesinde başarılacağını bilerek ve buna güvenerek adeta kanatlanırım ve fazla çaba harcamadan işi başarırım.” Zaman insanların sonsuzluk ölçüsüdür. Bilinçaltının düşündüğümüz gibi bir zaman kavramı yoktur. Hayatımızı yönetmesine izin verdiğimiz zaman programları, kendi düşüncemizin ürünüdür. Hep şimdiki zamanda çalışır. Özne, zihin denen bilinçaltı, tamamıyla bilince bağlıdır. Bilinçaltına emirler verirken, onun zaman ve yerden habersiz olduğunu hatırlayalım. Onu koşullandıran bizleriz. Evet hayatımızı, geleceğimizi düşüncelerimizle yaratıyoruz
      İyi bir bellek için dört ilke; bizi etkileyen şeyler kolayca hatırlanır. Dikkat edersek, bilinçaltına kesin direktif verirsek, hatırlamak istediğimiz her şeyi hatırlarız. İyi bellek denen, çağırılmayı bekleyen bilgiyi hatırlama yeteneğine, her yaşta sahip olunabilir.
·        Dur-Bak-Dinle,
  • Öğrenme süreci fikirlerin birleştirilmesine bağlıdır,
  • Sizin için çalışmasını istiyorsanız belleğinize güvenin,
  • Kendini yönetme, kesin sonuçlar getiren kesin bir eylemdir.
      Sakinleştirici haplar almadan rahatlama; hepimiz hayatın dış kenarında çok hızlı hareket etmenin sonucu olan karmaşanın esaretine düşeriz, sonra içimize dönmek, sakinleşmek ve asla karmaşaya düşmeyen, acele içinde olmayan ve rahatsız olmayan iç huzurunu yaşamak isteriz. Bu, var oluşumuzun gerçeğidir. Onu anlamamızı bekler yalnızca.
      Endişelenmeyi bırak, yaşamaya bak; endişe, zihinde dolaşan ince bir korku akıntısıdır, ne kadar uzun süre akarsa o kadar derin izler bırakır. Endişe her bakımdan bir sorun yaratıcıdır. Böylelikle bu akıntı, zihnin üretme kabiliyetinde azalmaya yol açar. Endişenin üstesinden gelmek için, endişenin hiçbir şey kazandırmadığını, sahibine zarar verdiğini, en büyük arzularımızın gerçekleşmesine engel olduğunu, uzun vadede hayatımıza olumsuz etkileri olacağını kabul etmek gerekir.
  • Korku sizi yenmesin, siz korkuyu yenin; korku, insanlığın bir numaralı düşmanıdır. Korku, bir duygudur. Makul veya akılcı değildir. Düşmanınızın kim ya da ne olduğu hiç önemli değil, onun en güçlü silahı sizin korkunuzdur. Bu düşmandan korkmaya başladığınız an sizden güçlü duruma geçer. “Korkaklar bin kez ölür” derler. Her korku küçük bir ölümdür. Temelde her korku bir ölüm korkusudur. Ölümden korkmaktan kurtulursak, hayatla korkusuzca yüz yüze gelebiliriz. Ölüme “son düşman” denir; aslında o yenmemiz gereken ilk düşmandır.
      Hayatla mücadele etmek yerine, hayatla dans etmek daha akıllıcadır. Ancak bu demek değildir ki, insan yaşamı boyunca karşılaştığı her olayı kabullenip hiç direnmemelidir. Söylenmek istenen her konuda uzlaşıya kapalı bir direnç göstermenin anlamsızlığıdır. Olaylara gösterilen gereksiz direnç, boşa harcanan zaman ve enerjiden başka bir şey değildir. Gereksiz harcanan enerji, insanların zihinlerini %100 verimle kullanamamalarına yol açar.
  • Evet, sigarayı bırakabilirsiniz; sahip olduğumuz alışkanlıkları gerçekten istiyor muyuz, yoksa direnç gösteremediğimiz için mi onlara bağlanıyoruz? Yapıcı ve yıkıcı alışkanlıklar vardır. Bilinçaltı ince eleyip sık dokumaz. Asla yargıda bulunmaz. Verdiğimiz emirleri harfi harfine yerine getirir. Biz emirleri veririz, bilinçaltı yerine getirmek için çalışır. Evet sigarayı bırakabilirsiniz; diğer herhangi bir alışkanlığınızı da yenebilirsiniz. Bu tamamen bilinçaltına verdiğiniz direktiflere bağlıdır. Kişi sigaradan kurtulmak istediğinde, bunun gerçekleşmesi için gerekli her şey yapılacaktır. Sigarayı ya da herhangi bir zararlı alışkanlığı bırakmak için;
  • Sigarayı bırakmayı siz mi seçtiniz? Bu sizin seçiminiz olmalı,
  • Bilinçaltına verdiğiniz emirler  her zaman olumlu olsun. Bilinçaltı olumsuz emirleri anlamaz. “Artık sigara içmeyeceğim” demek yerine, “sigara içme alışkanlığından kurtuldum” tercih edilmeli,
  • Kendiniz için yeni bir zincirleme reaksiyon hazırlayın. Yani sigara yakma dürtüsü hissettiğiniz anda nane şekeri yeme gibi davranışlar geliştirin,
  • Kendinizi sigara alışkanlığından çoktan kurtulmuş hissedin.
      Uykusuzluk hastalığını yenebilirsiniz; herhangi bir şeye dikkati yöneltmenin zihni uyanık tuttuğu bulunmuş; çoğu zaman uykunuz için de geçerli bu. Uykunun mutlaka gerekli olmadığına, bedenimizin uyumadan da ihtiyacı olan dinlenmeyi sağlayabileceğine ikna olursak, bizi uyumaktan alıkoyan endişenin hakkından gelebiliriz. Aklın kendini yönetme gücü sayesinde, sonuç olarak bilinçaltının uyku fonksiyonuyla ilgilenmesini sağlayan emirleri zihninize verebilirsiniz. Bir daha uyanık olarak yatakta yattığınızda kendi kendinize şunları söyleyin. “Şimdi uyuyacağım, tüm bedenim gevşemiş durumda, aklım dingin, ben huzurluyum, şimdi uykuya hazırım.”
  • Cesaretsizliğin çaresi; hepimiz ara sıra cesaretimizi yitiririz. Hayatın gerekli bir parçası olmamasına rağmen kimse ona karşı bağışıklı değildir. Cesaretini yitiren insan yalnız olmadığını, herkesin şu ya da bu şekilde düş kırıklığına uğradığını anlamalıdır. Cesaretinizi yitirdiğinizi hissettiğiniz an, oturun ve önünüze bir parça kağıt koyun. Özel bir probleminiz varsa tüm ayrıntılarıyla kağıdın bir yüzüne yazın. Sonra, öbür yüzüne mümkün olan tüm çözümleri yazın. Sonra, başka bir kağıt alın ve hayatınızdaki cesaret verici her şeyi yazın. Kazançlarınız, arkadaşlarınız, yetenekleriniz v.s. Artık bitti deyinceye kadar yazın bunları kağıda. Hayatınızdaki cesaret kırıcı şeylerin tümünü de kağıdın öbür yüzüne yazın. Hepsini boşaltın. Bunu yaptıktan sonra, cesaret kırıcı şeyleri sıraladığınız taraftakileri birer birer çizin ve “Bununla işim bitti. Hakkımdaki gerçek bu değil” deyin. Şimdi tüm dikkatinizi hayatınızdaki cesaret verici şeylere yoğunlaştırın. Dikkatimizi verdiğimiz şeyler gelişir, büyür. Dikkatimizi iyiye, olumluya ve doğruya yöneltirsek, yaşadıklarımız bunlar olur.
      Kendini iyi yönetme, sürekli huzurdur; her erkeğin ve kadının amacı olan gerçek huzur bir sükunet halidir; rahatsızlık endişe, sıkıntı ve heyecanlardan sıyrılmaktır. Hayat ve çevremizdekilerle uyum içinde olmaktır. Yaratıcı olmak için hayatla uzlaşmak gerekir. Her durumda dayanabileceğimiz iyi bir şey bulalım. Eski düşman direnci saf dışı etmenin en iyi yoludur bu. Her durumda olumlu karşılık vermeye çalışın. İyiyi bulun. Eleştiri veya suçlamada bulunmayın. Bu yöntemi bir hafta kadar deneyin; sonunda yaratıcılığa giden yolu bulduğunuzu göreceksiniz.
  • İnsanların kendi yaşamlarını şekillendirmelerinde, karşılaştıkları durumları algılama biçimlerinin belirleyici etkisini vurgulayan bu kitapta herkes yaşamına aktarabileceği yararlı yaklaşım biçimleri bulacaktır. 
Her olaya değişik bir perspektiften bakarak mutlu bir hayat sürülebilir mi? Yoksa bu bir çeşit Polayanacılık mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfalar

Post Top Ad

Your Ad Spot

Sayfalar